20 Ağustos 2008 Çarşamba

MUTLULUK

.

Mutluluğu yakalamak öyle kolay değildir. Mücadele ister. Yılmadan bıkmadan mücadele. Bazen avuçlarının içinde zannedersin, ama kayıp gider. Kaygan bir zemindedir çünkü mutluluk.
Mutluluğun dikenli bir gül olduğunu düşüneceksin. Çapalayacaksın, sulayacaksın. Otlarını ayıklayıp temizleyeceksin, ama dikenlerini koparmayacaksın. Çünkü, dikenleri koparılmış gül yaşayamaz. Zaman zaman eline alıp koklayacaksın. Dikenleri batacak bazen. Ama katlanacaksın.
Arayacaksın uzun uzun. Öyle hemen alıp vermezler eline mutluluğu. Çok uzun zaman alır, ona ulaşmak. Aylar, ayları kovalar, yıllar yılları. Ama bir gün, bir bakmışsın karşında. Bazen de karşına çıkar, farkına varamazsın. Farkına varmak için de bir çaba gerekir. Karamsarlık yok.

Ne demiş Cahit Sıtkı Tarancı;

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki,
Gün eksilmesin penceremden !

Her elem , mihnet bizim için. Pervanız olmasın. Zaten doğan güne hükmümüz geçmez. Gelen günlerin bize ne getireceği bilinmez. Halden anlayan da pek bulunmaz. Ölüm ise gerçek. Ama bu hayat var ya…, hem kısa , hem tatlı. Bir o kadar da yaşamaya değer. Sabah kalktığında temiz bir nefes almak dünyaya değer. Eğer bir de kendine, umut kapısı aralayabiliyorsan, değme keyfine. Bu da, sadece senin elinde, hiçbir zaman, bir başkası yapamaz.

Umut kapısı aralayabilmemiz dileklerimle.

Ramazan Işık
24.04.2008
Mersin