15 Aralık 2010 Çarşamba

GORA




.
Anadolu’da bir ilin, uzak ilçesinde, köy öğretmeni’nin kapısı, sabahın erken saatlerinde, gümbür gümbür çalmaya başladı. Genç öğretmen göreve yeni başlamış olduğu bu köyde, bu saatte, kapısının çalınmasına bir anlam veremedi.
Hafif endişe, biraz kaygı, birazcık da korku ile kapıyı açtı. Karşısında beşinci sınıftan iki erkek öğrencisi duruyordu.
-“Günaydın çocuklar, hayırdır, ne var”, dedi.
Çocuklardan biri, utana sıkıla,
-“Öğretmenim gorey ver”, dedi.
Öğretmen içinden, ”gorey ?”, diye tekrar etti.
“Gorey ne ola ki ??? “
-“Gorey ne, oğlum”.
Çocuk,
-“Gora, gora öğretmenim”, dedi.
Allah Allah , gora da ne ola ki !!
-“Oğlum, gora ne”, dedi tekrar.
Çocuk çaresiz, boynunu büküp,
-“gora işte ???, öğretmenim”, dedi.

Öğretmen, sosyal yaşamındaki çevresinde, okuduğu bunca kitapta, seyrettiği filmlerde, böyle bir kelime duymamıştı.
Üstelik bu köy, etnik olarak kendisinden farklı bir dille konuşan bir köy de değildi.
-“ Oğlum, bu gora dediğiniz, nasıl bir şeydir”, dedi.
Çocuk, eliyle bir çevirme işareti yaptı, ama tam meramını anlatamadı.
Öğretmen biraz sezmeye başlasa da,
- “Peki yavrum, bu gora ile ne yapacaksın, ne işe yarar bu gora ?”.
Çocuk,
- “Öğretmenim, okulda temizlik yapacağım da, onun için. Okulun kapısını açacağım”, dedi.
- “Yani anahtar mı, bu gora dediğin oğlum…”, dedi öğretmen.
- “Evet öğretmenim, işte o…, anahtar”, dedi.
- “ Hay Allah, yavrum şunu böyle söylesene...”.

Durum aydınlanmıştı.
Öğretmenin daha sonra yaptığı araştırmaya göre; köyde anahtar kelimesi yerine, “gora” kelimesi kullanılıyordu. Üstelik bu kelime, öyle çok ta yaygın bir sözcük değildi. Olsa olsa, bu yörede birkaç köyde kullanılan, yöresel ağız olarak yaşayagelmiş bir kelimeydi.
Çocuklar nöbetçi öğrencilerdi. Köy okulunda, adet olduğu üzere, dördüncü ve beşinci sınıflardan her gün iki öğrenci nöbetçi oluyorlar, iki derslikli okulun sınıflarını süpürüp, temizliyorlar, kış aylarında da sabahleyin erkenden sobaları yakıyorlardı.

Köyde yeni göreve başlamış olan genç karı-koca öğretmenler böylece sözlüklerine bir kelime daha eklemiş oldular, "gora".     16.10.2010

Ramazan Işık

5 Aralık 2010 Pazar

YULAF YERMİSİNİZ



.






Beslenme alışkanlıklarımız ne kadar değişmeye başladı. Dün, insanlar tarafından yenmesi akla gelmeyecek maddeler, bugün, yiyecek olarak önümüze konuyor. Biz de seve seve yiyoruz.



Eski zamanlarda, çocukluk yıllarımızda, hayvan yemi olarak üretilip, hayvanlar tarafından tüketilenler, bugün, insanların arayıp bulamadığı, sofralarımızın en aranılan maddeleri oldu.



Bunlardan bazıları:


YULAF;

Çocukluğumuzda, hayvan yemi olarak üretilen yulaf'ın, en aranan yiyeceklerden olacağı, aklıma bile gelmezdi. Bugün, sağlıklı bir yiyecek olarak aradığımız bir besin maddesi oldu. Bendeniz, gastrit rahatsızlığıma ilaç gibi gelen, yulaflı bisküvileri, özellikle arayıp tüketen bir tüketici oldum. Çocukluk arkadaşlarım duysa, birbirimize takılmamız içten bile değildi...






BURÇAK;



Yine hayvan yemi olması için ektiğimiz, ambarlarda bekletip, kış günlerinde hayvanlara verdiğimiz bu bitki, artık şifalı bitkiler kapsamında sınıflandırılıp, insanlığa hizmet ediyor. Bize de, bu kadar kısa sürede , bu büyük bakış açısı değişikliğine, hayret etmek düşüyor.


İnanılır gibi değil. Dün hayvan yemi, bugün arandığında az bulunan, şifalı bir bitki tohumu. Hayatımızda daha ne kadar değişiklikler olacak acaba...






ÇAVDAR;



Eski zamanlarda, buğday bulamadıkları için, fakirlerin yemek zorunda kaldığı bir tahıl. Esmer olmasından dolayı zenginlerin rağbet etmediği, buğday unu bulamayan fakir insanların yemek zorunda kaldığı bu yiyecek, bugün gelir düzeyi yüksek insanlar tarafından, özellikle aranıp, yenen bir yiyecek maddesi oldu. Çocukluğumda, bir gün çavdar ekmeğinin çok aranan bir yiyecek olacağını rüyamda görsem inanmazdım. Ama bu gün bunlar gerçek ve aradan çok uzun zaman geçmiş değil. Sanıyorum yeni kuşaklar, bu durumun böyle olduğunu pek bilmiyorlar. Kısa sürede bu kadar değişiklik olmuş olabileceğini kavramakta zorlanıyorlar. Onlara doğalmış gibi geliyor. Oysa gerçekten çok büyük bir değişiklik bu.




Herkes, eskiden biraz hor baktığımız, yulaflı, burçaklı, çavdarlı beslenmeler yapsın, sağlıklı bir ömür geçirsin.






Ramazan Işık



3 Aralık 2010 Cuma

TÜRKÇE BOZUKLUKLARI







1- "PKK terör örgütü, TSK ile mücadelesinde başarılı olamayınca......."

Mehmet Ali Şahin
TBMM Başkanı
02.11.2010-TRT haberleri


2- "Jandarma'ya uzun namlulu silahlarla saldıran terörist, kaçmayı başardı."

ATV
27.10.2010
saat 18.30 haberleri


YORUM;
"başarmak", olumlu iş yapanlar için kullanılması gereken bir durumdur. İşi, terör ve teröristlik olanlar için, başarı ve başarmak kelimeleri kullanılır mı ?
"mücadele"; ise meşru olmayan, yasa dışı olana karşı yapılan davranışlar, hareketlerdir. Yasa dışı iş yapan bir örgütün yaptığı işler, ihanettir. Onlar için "mücedelesi", hele hele "Türk Ordusuna karşı mücadelesi" demek çok yanlıştır.

Ramazan Işık