Ülkemizin üzücü gündemi ve kişisel yoğunluk, bizi çok gerdi. Bir süre dinlenmeye, ortam değiştirmeye ihtiyaç doğdu.
Blogdaşlarıma güzel günler dilerim.
Güz döneminde görüşmek üzere, sevgiler.
ŞÖYLE BİR ŞEY HERHALDE
4 hafta önce
hayat, bir karalama defteri gibidir, biz de biraz karalayıp gideceğiz.
Hişşşşşt, heeeey, amcaaaa !!! Yaşlı adam, gürültülerin geldiği yana başını çevirip baktı. Sesler yolun karşı kıyısındaki demir parmaklıklı duvarın üstüne çıkmış olan bir grup çocuktan geliyordu. Çocuklar adama doğru hep bir ağızdan bağırışıyorlar, ıslık çalıp, yihuuuuu, vaaauuoov, heeeey sesleri çıkarıp, alkış tutuyorlardı. Böylece adamın dikkatini çekiyorlardı. Adamcağız bir an ne olduğunu şaşırdı. Çocuklardan tarafa bakıp, durumu anlamaya çalıştı. Yolda akan araba trafiği kesilince, çocuklara doğru yöneldi. Bağıran çocuklara yaklaşıtıkça, buranın bir ilköğretim okulu olduğunu, çocukların da, teneffüse çıkmış, arka bahçede gözlerden uzak, duvara tırmanmış, gelip geçen insanlara laf atan, yaramazlık yapan çocuklar olduğunu anladı. Duvara bitişik tek katlı bir yapı vardı. Arka duvarı görünen bu yapı, büyük ihtimalle, okulun kantini olmalıydı. Yarısı kantin duvarına, bir kısmı okulun bahçe duvarına, bazıları da demirlere tırmanmış bir sürü çocuk, adam yaklaştıkça daha da güçlü alkışlamaya başladılar. Adam sakin, onlara doğru yönelip, O da çocuklar gibi kuvvetli bir alkışa başladı. Çocuklar bir an şaşaladılar, ama alkışlarına devam ettiler. Voooaahhh, yihiyuuuu, ohhhhooooo gibi sesler de aynı hızıyla sürüyordu. Adam duvarın dışında , çocuklar iç kısımda olmak üzere, bu hal bir süre devam etti. Yaşlı adam alkışa devam ederken, çocukların her birinin gözlerinin içine, tek tek, uzunca sürelerle, dikkatle bakıyor, alkışına da devam ediyordu. Çocuklar durumda bir gariplik olduğunu anlamaya başladılar. Adam deli mi, numara mı yapıyor, yoksa ne yapmak istiyor, bir türlü anlam veremediler. Yavaş yavaş sesler kesildi, arkasından alkışlar... Adam, alkış ve gürültülerin yeterince kesildiğini anlayınca; hızını kestiği alkışına devam ederek, "aferin çocuklar, hepinize aferin", dedi. Çocuklar şaşkın, dikkat kesildiler. Adam, "annenize de aferin, babanıza, özellikle de öğretmenlerinize aferin", dedi. "Sizi çok sevdim, sizleri böyle yetiştirdikleri için onları kutluyorum". Çocuklarda bir durgunluk, arkasından çözülmeler başladı. Önce kız öğrenciler atladı duvardan. Demirdekiler de yavaş yavaş aşağıya inip, adama bakıyorlardı. Adam alkışa devam ediyor, çocukların gözlerine tek tek , uzun uzun bakıyordu. Bunlardan başka tek cümle söylemedi. Sadece baktı, alkışlamaya devam etti. Grup çözülmüş, köşeyi dönenler okula doğru yavaş yavaş ordan uzaklaşmaya başlamıştı. Karşılık vermeye çalışanları da, bazı öğrenciler çekip götürdü. Adam, çocukların arkalarından bakarken, altıncı ya da yedinci sınıfta olduğu belli olan bir kız çocuğu geri geldi. Duvarın dibine doğru yaklaştı. Adamın gözlerinin içine dikkatle bakıp, ağlamaklı bir ses tonuyla, "ben anneme laf söyletmem, ben sizi anladım, lütfen, annemin beni iyi yetiştirdiğini söylediğiniz cümlenizi geri alın", dedi... Şaşkınlık adamdaydı, "annemin, beni iyi yetiştirdiğini söylediğiniz cümlenizi geri alın", !!! ??? Yaşlı adam, bu yavruya bir kez daha dikkatle baktı. O'nun ne kadar iyi bir insan, akıllı bir öğrenci, ama aynı zamanda da bir çocuk olduğunu, bu çocukta gördüğü cevheri; biraz önce onların kendisine yaptıkları gibi, ıslık çalıp, yihuuuuu, vaaauuoov, heeeey diye bağırarak çevresindeki insanlara anlatmak istedi. Şehrin bu caddesinde yürüyen insanlar, olanları ve hislerini bu çocukların diliyle onlara anlatmaya kalksaydı, anlarlarmıydı acaba... "Bir denesem... ", dedi, kendi kendine. Durdu... "Aman, şimdi akıl hastanesinde odalardan biri boştur, orayı doldurmayayım", deyip vazgeçti. Kız öğrenciye dönüp, "sen akıllı bir çocuksun,bundan sonra daha dikkatli davranacağına eminim, hoşça kal", dedi. Ramazan Işık 25.05.2010 Ankara