20 Şubat 2009 Cuma

BABAMDAN BANA YANSIYANLAR -


Babamı çok erken ,daha yirmi beş günlük iken kaybetmişim.Doğaldır ki bu benim hayatımı her yönü ile etkiledi.Ama geriye bakıp zamanı değerlendirmeye aldığımda karşıma çıkanlar beni de şaşırtmıyor desem yalan olur.Zira babasını bu kadar erken kaybetmiş olan bir insana babasından yansıyanların neler olabileceği insanlara ilginç gelebilir.Tabii önce kendime ilginç gelmeye başladı.Zaman zaman düşüncelere dalarım.Babamdan bana neler yansımış olabilir diye.
Öncelikle tam bir güven ve cesaret yansıdığı kesin.
Babasını hiç görmeden yaşamış biri için bu nasıl olur denebilir.Yansıyor işte.Yaşadığınız ortamlardan işittikleriniz sizi yönlendiriyor.Bir dağ köyünde , köylülerinin askere gitmeden önce kendi illerine,hatta bazıları için ilçelerine bile gitmemişken ,Onun İzmir gibi büyük şehirlere gidip oralarda bir kısmını kendisinin damıtarak elde ettiği esansları ve boncukları sattığını duyduğunuzda o zaman tam bir güven ve cesaret buluyorsunuz kendinizde.
Kalp kırmadan insanları koşulsuz sevmek.
Her kim olursa olsun ,dili ,dini,mezhebi ne olursa olsun insanları sevmek.Bu özellik de babamın her yaştan insan tarafından ne kadar çok sevildiğini öğrendiğimde,bende oluştu.Daha aklım ermeye başlar başlamaz çevremdeki insanlar;aaa bak Hasretin oğlu.Bu çocuğun bir babası vardı ki,cihana bir daha gelmez.Bu kadar mı sevimli,saygılı,becerikli,elini kulağına attı mı türküleri ne kadar güzel söylerdi.Halayın başına geçti mi yörenin en güzel oyunlarını çok güzel oynardı.Her insan tarafından böylesine iyiliği söylenince,demek ki herkes tarafından sevilen bir insanın oğluyum ben diye sevgi dolu bir yüreğe sahip oluyor insan.
Okuma aşkı.
Bizim köyde babamların çağında okul yoktu.Dolayısı ile onlarda okula gidip okuma imkanını bulamadılar.Ama buna rağmen babam hem Eski Türkçe okuyup yazmayı,hem de yeni harflerle okuma yazmayı pek çok okula gidenden daha güzel bir biçimde,hiç öğretmen yüzü görmeden öğrenmişti.Bu onun okumaya ne kadar meraklı olduğunun bir göstergesi olduğu gibi,bizim oralarda o yıllarda olmayan bir şeyi daha yapıyordu.Gittiği yerlerden eve kitap getiriyordu.O zamanda bizim oralarda pek görülmeyen bir şeydi bu.İlkokul hayatımın erken yıllarında onun toplayıp getirdiği birçok kitabı dedeme okuduğumu hatırlıyorum.
Eşe sadakat.
Babam annemi Keremin Aslıyı sevdiği gibi severmiş.Onu gözünden sakınır,ayağına taş değmesine razı olmazmış.Bu öylesine büyük bir sevgi ki,Onun analık elinde kalmasına daha fazla dayanamadığı için nişanlanmış olmasına rağmen dayısının kızını yaşının küçüklüğüne bakmadan annem daha on dört yaşında iken kaçırıyor.
Gelecekten sorumlu olmak. Bizim oralarda insanlar dedelerinin yaptıkları derme çatma evlerde otururken babam o genç yaşında bir ev yapmak gerektiğini dedeme anlatıp bunu gerçekleştiriyor.öyle ki köye gelen misafirlerin konaklayabileceği şekilde bir evi eski evin bitişiğine yapmayı başarıyor.Bu da onun geleceğe olan sorumluluğu ve ileri görüşlülüğüdür.Bana bu davranış biçimi ve düşünce tarzı yansımıştır.
Barış insanı olmak.
Babamın bırakın kavgasını,en ufak bir ağız dalaşını dahi duymadım.Bu durum onun barış insanı olduğunu gösteren en büyük delildir.Çünkü bizim oralar onun yaşadığı yıllarda kavga ve dövüşleri ile meşhur yıllardır.Cehaletin kol gezdiği,eğitim adına bir küçük adımın bile atılmadığı yıllar.Ama o sanki ileri düzeyde eğitim almış bir eğitimci gibi çevresine güzellik ve ışık saçıyordu.Zannedersem soy adımızın Kara dan Işık a çevrilmesinde onun da rolü olmalı.
Böyle bir babanın çocuğu olmak insana ancak gurur verir.Ben o gururu taşıyorum.Ruhu şad olsun.

Ramazan IŞIK