Genç adam biçtiği ekin destelerini yığın yaptı. Öğlen yaklaşıyordu. Güneş tepeye yaklaşmış, havaya ağır bir sıcaklık basmıştı. Tarlada eşi, annesi ve babası ile birlikte ekin biçiyorlardı.
Babası; "Haydi kızım, öğlen yemeğini yap da getir" dedi, geline. Oğlanın gözleri büyüdü. Karısı daha ondört yaşındaydı. Analık elinden kurtarmak için kaçırmak zorunda kalmıştı. Ama o yemek yapmasını bilmezdi ki. Şimdi annesinin babasının yanında mahcup olacaktı. Ne yapsa da buna bir çare bulsaydı. Bereket versin tarla eve yakındı. Bir ara babasına farkettirmeden çalıların arkasına dolanıp oradan bir koşu eve vardı. Gerçekten de, evde ne yapacağını şaşırmış, etrafına bakıp duran karısını buldu. Hemen ocağa tencereyi koydu. Yağını, bulgurunu,tuzunu, suyunu ayarlayıp altını ateşledi. "Bunu pişince indirirsin"dedi eşine. Yufkaları sepetten indirdi, sofra bezine koyup suladı. Bezle üstünü örttü. "Bunları biraz sonra katlarsın, yemek de pişince tarlaya bohçala getir, soğan ve ayran koymayı unutma" dedi. Karşısında sevimli gözlerle ve hayranlıkla O'na bakan Cananı'nın yanaklarına öpücüğü kondurup tarlaya koştu.
Babası," nerde kaldın oğlum, neredeydin" dedi. Oğlan, "baba dereye ayak yoluna gittim" diye yalanı kıvırdı . Babası anlamamışa vurdu. Hafiften bıyık altından gülümsedi.
Gelin biraz sonra kolunda öğlen yemeği çıkınıyla geldi. Sofra bezini tarlanın ortasındaki yabani armut ağacının gölgesine serdi. Tereyağlı bulgur pilavı mis gibi kokuyordu. Baba,"eline sağlık kızım,yemek güzel kokuyor" dedi. "Sağol baba, afiyet olsun" diye hafifce utana sıkıla seslendi gelincik. Gerçekten gelincik kadar taze, gelincikler kadar narindi. "Ama", dedi baba, "bu yemek sanki biraz bizim oğlan kokuyor". Gelin mahcup oldu. "Cin gibi şu bizim kayınbaba" dedi, içinden. "Yemeği kimin pişirdiğini nasıl da anladı hemen".
Kaynanası halasıydı. "Takılmasan olmaz kıza değil mi, önüne yemek gelmiş, ona dua et herif" dedi. Hep birlikte gülüştüler.
"Bu sıcakta bulgur pilavından sonra da şu yayık ayranı çok güzel gidiyor doğrusu" dedi baba.
"Artık şu çubuğu hakettim değil mi hanım, ver de bir tüttüreyim" dedi. "Ah şu mereti bir bırakabilsem" diye de içinden geçirdi. "Burda biraz da kestiririm artık" dedi. Ayaklarını uzatıp gözlerini kapattı. Mutluluk buydu işte, herkes için mutluluk bu.
Gençler bakıştılar göz göze. Onlar için mutluluk ise bambaşkaydı.
Ramazan IŞIK
ŞÖYLE BİR ŞEY HERHALDE
4 hafta önce