27 Şubat 2008 Çarşamba

BİR AVŞAR AĞIDININ SOSYOLOJİK TAHLİLİ -

Bu yazımızda bir Avşar Ağıdı’nın sosyolojik incelemesini ve açılımını gerçekleştirmeye çalışacağız. Ağıtlar, daha özelinde de Avşar Ağıtları; söylendiği dönemin yansımasıdır. Yaşanmış bir olayın her yönü ile aktarımıdır. Bu öyle bir yöndür ki , ağıdın içini iyi incelediğimizde o dönemin sosyo-politik, ekonomik, etnoğrafik,coğrafi- kültürel ve daha pek çok yönden yansımalarını bulabiliriz. Dilin kullanımı ile döneminin dil yapısını inceleyebiliriz.
İnceleyeceğimiz ağıt Kayseri-Pınarbaşı-Karabaşlı (şimdi Akpınar Köyünün mezrası) Köyünden Fatma Işık tarafından oğlu Hasret Işık için söylenmiştir. Burada şunu açıklamak durumundayız. Ağıtlar yazılmaz, söylenir. Zira ağıt söyleyeni tarafından besteli olarak, deyiş biçiminde doğaçlama söylenir. Kayseri Pınarbaşı, Sarız yöresinde yaşayan Avşarlar eski konar-göçer geleneklerini 1865 li yıllardan sonra Osmanlı’nın iskan siyaseti ile, biraz da zorla bırakmışlardır. Ancak buna rağmen Cumhuriyetin getirdiği özgürlük ile bazen bazı aileler yörenin çok soğuk olan kış ikliminden uzaklaşmak, hem de ailecek çalışarak kazanç temin etmek amacı ile kış aylarında Çukurova’ya inerlerdi. İşte yazıya konu Hasret’in ailesi , başlarında babaları Musa olmak üzere Çukurova’ya bu amaçla inmiş bir aileydi. Bu ailenin yaşadığı acı olayı aşağıdaki ağıt açık bir biçimde yansıtmaktadır.

Hasret’in Ağıdı

Obruğun başına çıktım.
Döndümde ardıma baktım.
Sehel sıcak kalmorada.
Yaktın sürmeloğlum yaktın.

Faridi gönlüm faridi.
Kar eridi ot yörüdü.
Kalmorada sürmeloğlum.
Torun’un göçü yörüdü.

Karalı bayrak kaldırdım.
Ben buyurmeyledim sizi.
Salman gadanız alayım.
Duran götürüyor gızı.

Gadanı alıyım Elif.
Ekinler yarıyor gılıf.
Benim bir oğlum varıdı.
Dişinin dibinde tilif.

Adana’dan söktü bekar.
Ört düştüğü yeri yakar.
Ne yatıyon aslan oğlum.
Yiğit yaylasına çıkar.

Bu zaman adammı ölür.
Din ayrı gavur ağladı.
Emmin dayın yokmuyudu.
Adanalı sal bağladı.

Fatma Işık(Uzun Hapba)

Bu ağıdı incelerken satır satır ele alıp sözcükleri ve kavramları tek tek açıklamaya çalışacağız.

Obruğun başına çıktım.
Kayseri-Pınarbaşı’nın Karabaşlı Köyünden Hasret Işık on dokuz yaşında bir delikanlıdır. O zamanın geleneklerine göre kış aylarını geçirmek, hem de çalışmak üzere Adana-Ceyhan-Bebeli Köyüne giderler. Daha birkaç yıllık evlidir. Dayısı Duran’ın (Pınarbşında Uzun Duran lakabı ile tanınmış tüccar) kızı ile severek evlenmiştir. Adana’da hastalanır. Menenjit hastalığından olduğu sanılan hastalıktan genç yaşta , daha askere gidemeden 1956 yılının ramazan bayramının ikinci günü Adana devlet Hastanesinde ölür. Cenazesini Adana Asri Mezarlığına defnederler. Ramazan ayının beşinci günü yeni doğmuş olan oğlu daha yirmi beş günlüktür. Aile büyük bir acı ile geriye köylerine dönerler. Dönüş yolu Adana, Kozan, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli üzerinden kendi köyleri olan Karabaşlı’dır. Yörede Hapba Bibi olarak bilinen Fatma Işık diğer adı ile Uzun Hapba on dokuz yaşında ölen oğlu Hasret Işık için yukarıdaki ağıdı yakar. Dönüş yolunda Obruk Yaylası'nın başına çıkar. Bu satır ile o ifade edilmektedir.
(Obruk Yaylası Saimbeyli – Tufanbeyli karayolunun 5. km. sinde yolun her iki yaninda yer alan tamamen bakir bir yayladir. Ardic, karacam, sedir agaclari ve kir ciceklerinin cevreledigi ekilebilir alanlar, bugday ve arpa ile kaplidir. Yörüklerin tercih ettigi yaylada, kamp kurularak cevre gezileri yapilip fotograf cekilebilir. Hicbir altyapinin olmadigi yaylada kamp kurup dinlenmek isteyenlerin, her türlü ihtiyaclarini yanlarinda götürmeleri gerekir.(adana.gov.tr))

Hapba: Habibe’nin kısa biçimde halk arasında söylenişidir. Bazan bu söylem Fatma ismi için de kullanılır.
Bibi: Avşarlar arasında babanın kız kardeşine, yani hala ya bibi denir. Hapba’da köyünde bilge kişiliği ve çevresini aydınlatması ile ünlü bir kişi olduğundan Hapba Bibi (Fatma Hala) olarak lakaplandırılmıştır.

Döndümde ardıma baktım
Obruk yaylasının başına çıkan anne , Adana devlet Hastanesinde ölen ve cenazesini Adana Asri Mezarlığına defnettiği oğlunu Adana’da mezarlığa defnedip bırakmanın acısı ile geriye dönüp bakar ve bu mısrayı dile getirir.

Sehel sıcak kalmorada.
Sehel: Sahil
Kalmorada: Kalma oradaBahar ayları gelmiştir. Mayıs ayının on beşi olmuştur. Adana’sıcaklar başlamıştır. Artık aile yaylaya köyüne dönmek zorundadır. Ama oğullarını geride bırakmanın acısı ile ana yüreği feryat etmektedir. Sıcaklarda , oralarda kalma.

Yaktın sürmeloğlum yaktın.
Sürmeloğlum: sürmeli oğlum. Ana yüreği, on dokuz yaşında kaybettiği yavrusuna dayanamamaktadır. Bu acıyı ancak bu sözlerle ifade edebilmektedir. Yüreği yanmaktadır.

Faridi gönlüm faridi.
Faridi: Zayıf düştü, hiçbirşeyden zevk almaz oldu.

Kar eridi ot yörüdü: Ot yürüdü,otlar büyümeye başladı. Mevsim mayıs ayının ortalarıdır. Karlar erimeye başlamıştır. Bahar mevsimin gelmesiyle tabiat canlanmış, otlar büyümeye başlamıştır.ana yüreği bunu oğluna bildirmektedir.

Kalmorada sürmeloğlum : Kalma orada.
Sürmeloğlum: Sürmeli oğlum.
Ana yüreği oğlunu orada bırakmak istemiyor çaresiz. Orada kalma bizimle gel diyor ama. Oğlu o günün şartlarında yörede çok sevilen bir gençtir. Yakışıklıdır. Yörenin genç kızlarının çoğunun aşık oldukları ama söyleyemedikleri , çok yetenekli bir gençtir. On dokuz yaşında hiç okula gitmemiş olmasına rağmen kendi başına hem yeni yazıyı hem eski yazıyı mükemmel denilecek biçimde öğrenmiştir. Bu yeteneğine herkes hayrandır. Çok güzel türkü okuduğu bilinmektedir. Onun için özellikle aile toplantılarında kendisine türküler söyletilmektedir. Hiç hoca yüzü görmediği halde (köyleri çok küçük bir mezra olduğundan cami,dolayısı ile de hoca yoktur.) Kuran_ı Kerim i çok güzel okumakta ve dinleyenleri hayran bırakmaktadır.Düğünlerde halay başında o vardır. Özellikle o günün şartlarında yörenin gençleri askere gitmeden il merkezi olan Kayseriye hatta ilçeye gidemezken, O yani Hasret , İzmir’e esans satmaya gitmiştir. Dağlardan ot toplayıp bunların esanslarını çıkarıp yöre köylerinde özellikle genç kızlara satmaktadır. Katlanır taşınır tezgahındaki esans çeşidi şaşılacak kadar çoktur. Bu kadar özellikleri bir arada toplayan “Sürmeli Oğlan”ana yüreğini yakmış,işte o sarı sıcakta kalmıştır.

Torun’un göçü yörüdü.
Torun: Avşar obalarından biri.
Göç: Biryerden başka bir yere eşyaları ve aile üyeleri ile birlikte gitmek.
Yörüdü: Yürüdü
Yörede yaşayan Avşar Türkmenleri geçmişte Oba’lar halinde yaşamaktadır.Bu durum onların insan ilişkilerini daha sıcak tutmakta,sosyal dayanışmayı sağlamaktadır.Çukurova’ya iniş çıkışlarda da obalar birlikte hareket etmektedir.Beraber konmakta ,beraber göçmektedirler.Birlikte yola çıktıkları Torun Obasının artık yaylaya dönüşleri başlamıştır.Oba’nın göçü yürüdüğünde orada kalan oğluna sitem etmektedir.

Karalı bayrak kaldırdım.
Ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi Pınarbaşı’nda da düğün yapanlar evlerinin damına Bayrak dikerler. Bu işleme bayrak kaldırmak denir. Bizim bayrağımız da bilindiği gibi Ay Yıldızlı Al Bayraktır.Al (kırmızı) rengi Türklerde neşeyi temsil eder.Bayrak kaldıran da çevreye neşesi olduğunu ilan etmiş olur.Buyurun gelin neşemizi paylaşalım demek istemektedir. Kara (siyah)renk ise yas rengidir.O insanın acılı olduğunu ifade eder. Oğlunu erken yaşta yitiren ana yüreği bu acıyla feryat ediyor.Bayrak kaldırma geleneğine tersinden yaklaşıyor.Tabiidir ki gerçekte olmayan “Karalı Bayrak Kaldırmak” işlemini yapmış gibi düşünüyor.Benim acım var,bu acıyı gelin birlikte paylaşalım demek istiyor.Belki olaya başka bir açıdan da bakılabilir.Al bayrakta toplantı isteyen gönül,karalı bayrakta kimseyi görmek,yani bu acılı toplantıyı yapmamak ve yaşamamak isteyebilir.

Ben buyurmeyledim sizi.
Buyurmeyledim: Buyur mu ettim, çağırdım mı? Acılı olan insan bu acısını başkalarına kolay kolay duyuramaz. Ana yüreği feryat ediyor. Aile köyüne döner dönmez ölüm olayı yörede duyulmuştur.Konu komşu, yakın köylerdeki insanlar koşup gelmiştir. Etraf bu acıyı paylaşmak isteyenlerle dolup taşmaktadır. Ama ana yüreği böyle bir toplantı istememektedir. Neden geldiniz.Ben sizi çağırdım mı? Bu acı neden var? Niye böyle bir acıyı yaşıyoruz. Demek istediği duygularını; ”Ben buyurmeyledim sizi” diyerek ifade etmiştir.

Salman gadanız alayım.
Salman :Göndermeyin
Gadanız alayım:Size gelecek sıkıntılar,belalar bana gelsin.Oğlu on dokuz yaşında öldüğü için bundan sonra olacak olaylar gözünün önüne gelmektedir.Torununu doğurmuş olan gelini daha on yedi yaşındadır.Bu yaşta bir gelinin uzun süre evde kalması zor görünmektedir.Büyük ihtimalle de kendi kardeşi de olan gelinin babası gelecek ve,
Duran götürüyor gızı.
Duran:Vefaat etmiş olan Hasret’in kayınbabası.(Pınarbaşı’da Uzun Duran lakabı ile anılmış, tanınmış tüccar.)hapba bibi acıyla kıvranıyor.Uzun Duran aynı zamanda kardeşidir ve gelinin de babasıdır.Duran on yedi yaşında dul kalmış olan gelini götürecek. Orada bulunan komşu,eş dost ve akrabaya yakarışta bulunuyor.Bu konuda bana yardımcı olun.Duran kızı Götürmesin.Yirmi beş günlük yetim kalmış oğlunu büyütsün.(Ama acıdır ki bu yakarışlar fayda etmez ve daha yeni altı aylık olmuş yetim çocuğu dedesinin ve babaannesinin eline bırakan Duran kızı götürür.)

Gadanı alıyım Elif.
Elif:Hapba bibinin yeğeninin karısı.Ana yüreği çaresiz yakarışa devam ediyor.Sana gelecek belalar ve sıkıntılar bana gelsin Elif.

Ekinler yarıyor gılıf.
Gılıf:buğday başaklarının dışındaki kapçık.
Mevsim bahar aylarıdır.Artık ekinlerde başaklar oluşmuş,başakların çevresindeki kılıfı (kapçığı)yarılmaya başlamıştır.

Benim bir oğlum varıdı.
Artık sevgili oğlu yoktur.Kaybettiği oğlu için bir zamanlar benim sevgili bir oğlum vardı diye üzüntülerini yeğeninin eşi ile paylaşmaktadır.

Dişinin dibinde tilif.
Dişinin dibinde tilif:Dişinin dibinde dili,çok güzel konuşan,tatlı ifadeler kullanan,konuşması herkesçe beğenilen.

Adana’dan söktü bekar.
Söktü:Göç hazırlığını yapanlar yürümeye,yola çıkmaya başladı.Adana’da sıcaklar başladı.İnsanlar göç hazırlıklarını tamamladı.
Bekar: Tarlası ve çiftliği olan ailelerin yanında zamanla sınırlı olmamak kaydı ile iş tutanlara verilen genel ad. (( http://rmazan.blogspot.com.tr/2012/06/bekar-dutmak.html )

Ört düştüğü yeri yakar.
Ört:ateşAteş düştüğü yeri yakar.Hapba bibinin yüreğine ateş düşmüştür ,yanmaktadır.

Ne yatıyon aslan oğlum.
Ana yüreği oğluna sitemkar sesleniyor.Artık yatma kalk.

Yiğit yaylasına çıkar.Obanın gençleri ve oğlunun akranları olan yiğitler artık yaylaya çıkmaya başladı.Sen de hazırlığını yap ve yaylamıza çıkalım.

Bu zaman adammı ölür.
Hapba bibi on dokuz yaşında bir gencin ölümüne anlam veremiyor.Bu genç yaşta,yeni evli ve daha bir ayını doldurmamış bebeği olan bir insan ölür mü? Diyor.Buna inanamıyor.

Din ayrı gavur ağladı.
Bu ölümün dramına zaman zaman bize düşmanlıkları olmuş bulunan ,geçmişte Çukurova da çeşitli zulüm ve işkenceleri kaydedilmiş olan insanlar bile,dinleri ayrı da olsa bu acıya dayanamadılar ve ağladılar.Bu öylesine bir acı ki yüreği olan her insana acı veriyor.

Emmin dayın yokmuyudu.
Adana da tek başına kalmış aile sıkıntılı zamanlarında yalnızdır.Köyünden memeleketinden uzakta böylesine bir acı olay yaşamıştır.Dolayısı ile emmiler,dayılar ve akrabalar memlekette kalmıştır.Uzaktadır.Sanki onlar yok mu idi.

Adanalı sal bağladı.
Sal:Ölünün taşındığı araç.Emmi dayı memlekette kalınca cenazeyi de Adana’da bulunan tanıdıklarla kaldırmak zorunda kaldılar.Bu iş aileye çok ağır geldi ki,Hapba bibi bunu acı ile anıyor.

Ağıdı Yakan;Fatma Işık(Uzun Hapba)
Doğumu-1901,Ölümü-1981
Kayseri Pınarbaşı-Kızıldere Köyünde medfun.Kayseri-Pınarbaşı-Karabaşlı Köyünden(şimdi Akpınar Köyü mezraası)

26.08.2008
Ramazan Işık
Emekli öğretmen

2 yorum:

  1. İlk kez bir ağıdı anlıyorum kelimesi kelimesine.Allah kimslere ağıt yakıtrmasın.Teşekkürler bilgi için..

    YanıtlaSil
  2. ebruli,ben de anlayışınız ve paylaşımınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Düşünceleriniz benim için önemlidir. Katkılarınız için teşekkür ederim.