13 Mayıs 2010 Perşembe

UNUTULAMAYAN FOTOĞRAF KARELERİ


Hepimizin hafızasında unutulmaz kareler vardır, zaman zaman gözümüzün önüne gelen, olmadık yerlerde hatırladığımız. Kimisi yakınlarımıza aittir, kimisi arkadaşlarımıza, kimisi de çocukluğumuzun derinliklerinden kalma.


Şehrin kenar mahallelerinden birinde yaşıyor, merkezi yerdeki ortaokulda okuyordum. Haliyle mesafe uzaktı. Kış günlerinde otobüsle gidiyor, havalar güzelse, yürüyerek gidip geliyordum okula. Üç kilometre mesafeyi, sabah gidip, öğlen dönüyordum, hergün.
Okul yolumun üstünde, tren yolu ve tren istasyonu vardı. Yolun üçte bir kısmını geçtikten sonra ulaştığım tren garında, biraz dinlenirdim . Gar'ın yanında da, trenle taşınacak eşyaların konduğu depolar vardır. Depoların kapıları, yerden bir metre kadar yüksekliktedir, çift kanatlıdır, ve çok büyüktür, önünde de taşıma arabalarının gidip gelebileceği genişlikte yürüme platformu vardır. Bu platformun önlerine kamyonlar yanaşır, yükler doğrudan kamyonun içine, taşıma arabaları ile yüklenebilir.


Bir gün, okula gidip öğleye kadar okuduktan sonra, dönüş yolunda, yine tren istasyonundaki depoların yanından geçiyordum. Mevsim olarak, ilkbahar aylarından bir gündü. Öğle arası, yemek molası saatiydi. Antrepo büyüklüğüne yakın bir depo olan, Gar Deposu'nun kapılarından birinin önüne, yüksekliği bir metreyi geçen, büyük çuvallardan birkaç tanesi konmuştu. İçinde tahıl dolu olduğu belliydi. İşçilerden birisi, öğle arası molasını fırsat bilip, bu çuvalların üstüne kıvrılmış yatıyordu. Hava oldukça ılımandı. Belli ki, sabahtan beri çalışıp yorulmuş, yorgunluğunu atmak için de, bu çuvalların üstünde uyuya kalmıştı.

Unutamadığım, hafızamdaki fotoğraf karesi de, tam burada oluştu işte.
İşçi öyle yorulmuş ki , öğle yemeğini bile yemeye fırsat bulamadan, uyuya kalmıştı. Öğle yemeği, baş ucunda duruyordu. Bir gazete kağıdının arasında, yenmek üzere çuvalların üstüne hazırlanmış, iki domates, bir salatalık ve yarım somun ekmek, yanında da bir cımcık tuz.
O kadar canım çekti ki, bu domates, ekmek ve salatalığı, adeta hafızama kazındı, dövme yaptırmış gibi.

O gün bu gün, unutamadığım bu fotoğraf karesini, çok yorumlamaya çalışmışımdır.

İşçinin bu yorgun hali mi bana dokunmuştur da, bu kareyi unutamamışımdır, öğlen vakti ben de aç olduğum için, bu yiyecekler bana çok mu çekici gelmişti de, ondan mı unutamamıştım, yoksa baharın ilk günlerinde, o yıllarda, daha mevsiminin yeni gelmekte olduğundan, şimdiki gibi kış aylarında bulunmayan domates ve salatalık, bana çocuk duygularımla çok mu çekici gelmişti, bilemiyorum.

Galiba bunların üçünün de birleşimi olsa gerek, bu fotoğraf karesini unutamayışım.

Gün gelir, yemek üzere elime bir domates alırsam, veya bir salatalık, aklıma o işçi gelir. Boğazımda düğümlenir lokmalar. Geçmişte gezinir, dönerim an be an. Bazan yüzümde oluşan duygusallığı karşımdakiler de farkeder. Sanırım, "bizim hoca gene nerelerde acaba", diye gülümsemekten kendilerini alamazlar.

Toplumda saf ve deli zannettiklerimizin, zaman zaman nerelere gidip geldiklerini farkedebiliyormuyuz.

Ne mutlu, dostlarıyla beraberken , o an O'nun nerelere gidip geldiğini anlayabilenlere.

Gönül dostları, tam da onlardır.


Ramazan Işık
13.05.2005
Ankara

11 yorum:

  1. Hissettiklerimi yazmam zor.Gözümde canlandı o sahne.Uyku daha tatlı gelmiş,o yorgunluğa.Daha doyurucu..Benim de nedense imrendiğim tek şeydir salatalık, domates .Annem okul beslenmeme koyardı her gün,belki anılardan bir kare olduğu için etkiliyordur beni hala.Hala kahvaltıda tek tercihim domates,salatalık ve beyaz peynirdir.O tat o koku olmasa da..Gerçekten de öyle,ne mutlu gönül dostları edinmişlere.Ne mutlu size..Yüreğinize sağlık.Duygu doluydu.Sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Cok guzel yazmissiniz hocam evet hafizalarimiza kazinan cok manzaralar var iyi yada kotu insani aliiiiir goturur bir yerlere, aslinda onlarin yerinde hic olmak istemeyiz ama olamadigimiz icinde belki kiskaniriz cunku onlar, o manzaralar insanliga cok sey anlatiyorlar kimsenin sozle anlatamadigi. Belkide bizde birilerine manzara olmusuzdur sessiz sedasiz , farkinda olmadan, o isci gibi boyle anlar yasatmissak ne mutlu bize.
    Sevgiyle kalin hos kalin

    YanıtlaSil
  3. ''Toplumda saf ve deli zannettiklerimizin, zaman zaman nerelere gidip geldiklerini farkedebiliyormuyuz.'' evet malesef fark edilemiyor...

    Çok hoş bir yazı..Ben edebiyattan anlamam dilbilgisi kurallarından da anlamam..ama samimi yazıları büyük bir hayranlıkla okuyorum...Yüreğiniz bakışınız dert görmesin hocam..

    YanıtlaSil
  4. hafizalarımıza kazınan o kadar çok resim varki hocam..benim de olur bazen geçen gün ferhat göçerin proğramında gülden karaböcek çıktı aklıma neşe karaböcek ve tanıdığım yaşlı bir teyze geldi ilerde paylaşacağım inşallah ..yüreğinize kaleminize sağlık hocam ..dostlukla..

    YanıtlaSil
  5. O yıllarda yaşanılan zorluklar, yokluklar sizi hiç yıldırmamış. Oysa kilometrelerce yürümek bir çocuk için ne kadar yorucudur. Şimdi ise çocuklar serviste yoruluyor, yahut yorulmak nedir, çalışmak nedir bilmedikleri için öyle zannediyorlar.
    Çalışmak nedir dedimde sanırım bunu hafızanıza kazınan bu fotoğraf karesi tam anlamıyla açıklıyor.
    Çalışmak; yemeğini bile yiyemeyecek kadar yorgun düşmek, çalışmak; okumak ve gelecek adına kilometrelerce okul yolu aşındırmak, çalışmak; domates, salatalık ve ekmeğin yokluğunu bilip, kokusuyla doyacak hale gelmek.

    Keşke çocuklarımızında böylesi fotoğraf kareleri hafızalarında yer etse.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  6. SEVGİLİ RAMAZAN O KADAR GÜZEL YAZMIŞSINKİ BU KAREYİ UZUN ZAMAN BİZİMDE HAFIZALARIMIZDAN SİLİNEZ SANIRIM ÇOK SAMİMİ VE DOSTÇA YAZDIĞIN
    BU SATIRLARI OKUMAK GERÇEKTEN KEYİFLİYDİ SAYGILAR

    YanıtlaSil
  7. Annem hep derki "ne yediğin değil,Neyi nasıl yediğin önemlidir." Eğer iç huzurun varsa istersen soğan ekmek ye dünyanın en güzel yemeği gelir insana.
    Hayat şartları,para kazanma zorunluluğu yiyeceği iki lokma yiyeceği uykuya değişmiş bir profil.
    Duygulandım...
    Sevgi ve saygıyla Ramazan bey.

    YanıtlaSil
  8. Ebruli,
    bir duyguyu paylaşabilmek, aynı şeylere sevinip, aynı şeylere hüzünlenebilmek, işte dostlık bu. Teşekkür ederim.

    gül,
    yorumunuz ve desteğiniz için teşekkür ederim. Ben de sizi takip etmek isterim. Sanırım blogdan ulaşmıyorsunuz buraya. Merak ettim. Mümkünse bir açıklama yazarmısınız. Sevgiler.

    pabuç,
    önemli olan duyguları aksettirmek. Dilbilgisi kuralları arkadan gelir. Bizim de bir sürü yanlışlarımız oluyor. Öğretmen olsak bile bu böyle. Bu işi amatör yapıyoruz. Profesyonel olarak yapsaydık, editörler düzeltirdi zaten. Sevgiler.

    bilge,
    evet, aslında çok fotoğraf karsei çıkar deşelesek. Ben birini yazmaya çalıştım. Teşekkürler.

    Newbahar,
    gerçekten o yıllarda , erken mevsimlerde domates ve salatalığı ulamazdık. Seralar bu kadar gelişmemişti, ulaşım azdı. Tabii bizde de ekonomik imkansızlık diz boyu. Galiba çok canım çekmiş. Aslında ben yiyeceklere o kadar öenm ermem. Ama o gün farklıymış demek ki. Sevgiler.

    HÜSEYİN USTA,
    sizin hafızanıza da bir iz bırakabilirse, ne mutlu bana. Teşekkürler.

    içimden geldiği gibi,
    anneniz çok doğru söylemiş. Aslolan yiyecekler değil, duygulardır. Bazan çok güzel yiyecekleri, duygu katılmamış bir masada yemeye mecbur kalırsak, hiç tadı tuzu olmuyor. Haklısınız. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. Merhabalar Değerli ve Kadirşinas Dostum;

    Beni merak edip bloğuma kadar gelerek, yazdığınız o güzel, samimi ve içten yorumlarınıza ve temennilerinize çok teşekkür ederim. Allah sizlerden razı olsun. Bir müddet daha blog faaliyetimi sürdüremeyeceğim.
    Allah'a emanet olun ve sağlıcakla kalın.
    Görüşmek üzere.

    YanıtlaSil
  10. Ne kadar ilginç değil mi Ramazan Bey, beynimizin arkasında bir yerlerde ana bellek var ve o geçmişe ait hiç bir şeyi silmiyor sanki.
    Kaleminize sağlık.



    www.hayatizlerim.com



    www.hayatizlerim.com

    YanıtlaSil
  11. özlem,
    bazı kareler daha da unutulmaz oluyorlar. İz bırakıyorlar.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Düşünceleriniz benim için önemlidir. Katkılarınız için teşekkür ederim.