7 Mayıs 2009 Perşembe

VELESPİT



       Telleri ışıl ışıl ışıldayarak dönüp gidiyordu. Güneş vurdukça parlayan metal parçaları, öyle hoş görünüyordu ki, üstündekinin öğretmenimiz olduğunu ne zaman sonra farkedebildik. Adını duymuştuk ama, nasıl birşey olduğunu görmemiştik daha. Nereden göreceğiz. Okul çağına gelmişiz, kasaba yüzü görmemişiz.Televizyon denen alet, uzak ülkelerde kullanılsa bile, bizim yakınımıza yaklaşmamış daha. Ancak radyodan şarkılar ve türküler dinliyoruz. O da her evde yok. Dedem gibi, şartlarını zorlayarak alan bir iki ailede var. Okul kitapları ise dağları, ovaları, savaşları anlatıyor. Yaşanan hayattan örnekler verdiği yok. Bu durumda bizim böyle bir aracı görme ve böyle bir araç olduğundan haberdar olma şansımız da yok elbette.

     Öğretmenimizin bir "velespit" aldığı ağızdan ağıza yayılmıştı ama, getirip bize göstermeseydi nereden bilecektik.

     Köyün tüm çocukları harman yerinde toplandık, oyun oynuyorduk. Köyün alt ucundan bir araç göründü. Tekerleklerine güneş vurdukça ışıl ışıl parlayan telleri vardı. Geldi, geldi yanımızda durdu. Hepimiz şaşkın. Aaa ne kadar güzel. Kafamızı kaldırdık, üstünde öğretmenimiz var. O zamanlar öğretmenlerle pek konuşulamayan zamanlar. Öyle hayret ettiğinizi filan da belirtmiyeceksiniz. Sadece şaşkın bakacaksın, o kadar.

     Öğretmen harman yerinde bir iki tur attı. "Aslında öğretmen dediğim de liseyi yeni bitirmiş, bizim köye vekil öğretmen olarak atanmış, komşu köylü bir genç."  Bu harman yeri velespit'i ilk defa görüyor olmalı. Biz ağzımız açık seyrediyoruz. Küçük çocuklar bizden şanslı. Onlar velespitin arkasından koşabiliyorlar. Okula gidenlerin böyle bir şansı yok. Ya öğretmen kızarsa. Onun için uzaktan seyrediyoruz. "Ne kadar güzel birşeymiş bu velespit", diyoruz kendi aramızda. Bir ara zırr diye bir de ses çıktı. Bu da ziliymiş. Önüne insan gelirse öttürecekmişsin. Düğmesine basınca ötüyor. Keşke ben de bir kere öttürebilsem.
Nerdee, öğretmenin o, dokunamazsın ki.

Fotoğraf: Porsuk'ta bir Velespid

Canon 600D, F2,8, 1/2500, ISO 400, 50.0 mm,
Lens EF 50mm f/1.8 II
Yatağa yattığımda hayal kurardım , bir gün benim de bisikletim olabilir mi acaba. Nerden olacak, bu imkansız diye geçirirdim içimden.

Evet hayat boyu bisikletim olmadı. Bilgisayarım oldu, arabam oldu, ama bisikletim olmadı.

İçimde bir ukte olarak kaldı. Neden bir bisiklet almadım diye hayıflanırım hep. Zaman geçmiş değil ama, olmadı işte. Bakarsın birgün piyangodan çıkar veya torunumun biri dedeler gününde hediye eder. Sahi dedeler günü diye bir gün var mı ?

Yıllar sonra çocuklarıma, daha sonraları torunuma bisiklet alırken, hep o günleri hatırladım. Şimdiki kuşaklara, o günleri nasıl anlatmalı ki. Çocukluğumda öğretmenimle konuşamadım, şimdi de çocuklarımla konuşamıyorum. Anlatsan bir de alay etmeye başlarlar. Babaa gene başladın eskilerden anlatmaya. Senin bu eski hikayelerin de hiç bitmiyor diye.

Bitermi yaşanmışlıklar. Örneği yok ki. Bir daha yaşanmayacak. Ama bu özlem de içimizde duracak.
Velespit tutkusu hiç bitmeyecek.

Ramazan Işık

2 yorum:

  1. Selamlar,
    Ben 45 yaşımdan sonra bir bisiklet tutkunu oldum. Sık sık dağ bayır bisikletimle gezerim. Kısa mesafeleri hep bisikletle giderim. Sağlık için faydaları müthiş. Kurt gibi yerim, ama bir gram yağ kalmadı desem yeridir.
    Kesinlikle tavsiye ederim, her fırsatta binin.
    İnanın bana ne kalp ne tansiyon ne de kilo problemi yaşamazsınız.
    Sağlıklı günler dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Coşkun bey sizi kutluyorum.Fransa'da ninem yaşındaki bayanları bisikletle alışverişe giderken gördüğümde çok hoşuma gitmişti.Bizim ülkemizde de böyle yaşansa diye.Umarım birgün gerçekleşir.
    Ben de size sağlıklı ve uzun ömürler dilerim.

    YanıtlaSil

Düşünceleriniz benim için önemlidir. Katkılarınız için teşekkür ederim.