20 Mart 2009 Cuma

ACI HAYATLAR -


Otomobilde dört kişiydiler.Arabayı baba kullanıyordu.Eşi şoför koltuğunun yanında önde oturuyor,iki çocuk arka koltuktaydı.Asfalt ip gibi uzanıyordu.Yol ilçeye, ovadan geçerek varıyordu.Bir tarafta deniz,diğer tarafta taşlık arazi ve deniz kenarında uzanan düzlük ova.Ovayı bir uçtan öbür uca kat eden asfalt yol.İlçedeki işleri tamamlayıp, aylık alışverişlerini yaptıktan sonra evlerine dönüyorlardı.Yol sakin,araç sayısı azdı.Ara sıra çocuklarla şakalaşarak güzel bir yolculuk yapıyorlardı.Uzun süren yolculuk insanda garip bir duygu oluşturuyordu.

Adamın gözü birden sol tarafta, ovanın bitiminden yukarı doğru yükselen taşlık araziye takıldı.Bu araziyi iyi tanıyordu.Bu arazi yirmi yıl kadar önce, işe yaramaz ,taşlık bir bölgeydi.Şimdi ise insanlar tarafından parça parça işlenmeye başlanmıştı.Taşlık olan bu bölgede yok denecek kadar az toprak vardı.Ama bu az toprağa inat bir o kadar verimli bir bölgeydi.Bir kısmını kendisinin de tanıdığı insanlar ,dişinden tırnağından artırdıkları bir miktar para ile bu bölgeden iki üç dönümlük araziler alıp,bu arazilerin üstündeki taşları balyozlarla kırdılar.Yerine göre kaçak göçek temin ettikleri dinamitlerle büyük kaya parçalarını patlattılar.Bu kayaları arazinin alt kısmına taşıyıp duvar yaptılar.Arazi engebeli olduğu için bu duvarlar arazinin üst kısmının yüksekliğine kadar çıkartıldı.Yaylada bulunan köylerinden kendi köylülerinin kamyonları ile bu duvarın içine toprak taşıyıp doldurdular.Araziyi taraça haline getirdiler.Getirdikleri toprak kırmızı humuslu,çok verimli bir topraktı.Bu taraçaların üzerine ahşaptan seralar çaktılar.Sulama kanallarından bu arazilere kadar boru temin edip,sulama işlemine hazırlık yaptılar.Bu işler onların bütçelerine göre o kadar ağırdı ki inanılmaz.Bu konuda bir kuruşluk devlet desteği de görmediler.Zaten bunu düşünmediler.Düşünseler de veren yoktu ya,o da başka.Bu işler yapılırken kendi evleri olmadığı için,ev olarak bu arazinin bir köşesine yaptıkları seraya benzer, ahşap çıtaların üzerine geçirdikleri sera naylonundan yapma, adına ÇATMA dedikleri evlerinde oturdular.Çocukları okula bu çatmalardan gidip geldi.İçinde yaktıkları soba burayı ne kadar ısıtabilirdi ki.Bütün aile,yıllar boyunca bu tek göz sera benzeri çatmada yaşayıp,çalışarak kendilerine bir yurt kurmaya,ekmek kapısı oluşturmaya çalıştılar.Bunu başardılar da.Ama bu iş yıllar sürdü.Bu çalışmayı yapanlar,taşla uğraşırken çok yıprandılar.Erken yaşlarda kendi deyimleri ile"kocacık" oldular.Kırklı yaşlardaki insanlar seksenlik dedelerden farksız görünüyorlardı.
Adam arabanın direksiyonunda,tüm bunları düşündü.Geçen hafta kaybettiği arkadaşı Kazım kendisi gibi daha kırk yaşında bile yoktu.Ama bu taşlarla uğraşırken bitip tükenmişti işte.Belirli bir hastalığı olmamasına rağmen geçip gitti.Allahım hayat böylesine çelişkili ve zordu.Bu insanlar onlarca yılda,hayatlarını ortaya koyarak böyle bir düzen oluştururken,bazıları da bunların tüm kazancını,ceviz masalı,kadife kaplı koltuklarında,birkaç telefon görüşmesi ile kazanıyordu.Bu ne yaman bir çelişkiydi.Akıl alır gibi değildi.Şimdi de tüm bu çabanın sonunda serada ürettikleri,yine bazı insanlarca yok pahasına ellerinden alınıyordu.Bu seralarda bir yılını vererek ürettikleri ürünlerden elde ettikleri gelirin birkaç katını bazı insanlar masa başında bir iki telefon görüşmesi ile kazanıyordu.

Arka koltuktan büyük oğul babaaaaaaaaa diye öyle bir çığlık attı ki yer yerinden oynadı.Adam dondu kaldı.Kendisi bu ACI HAYATLAR üzerine düşünceye dalınca farkında olmadan sol şeride geçmişti.Karşısında siyah bir mercedes araba olanca hızıyla üzerlerine doğru geliyordu.Kurtuluş imkansızdı.Zira kendisi de hızının farkında değildi.Mercedes te yolu kaplamış kaçacak yer yok.

Genç yaşta ehliyet almış,eşiyle kafa kafaya verip kısa zamanda ikinci el bir araba sahibi olmuştu.Yıllardır araba kullanmaktaydı.Hayatı zor kazanmıştı,acı hayatlarını düşündüğü insanlar gibi.Hayat zor kazanılınca insanın kendisine olan güveni de büyük oluyor.Bu güven ve refleksinin kuvvetli oluşu sayesinde çok hızlı bir şekilde gazdan ayağını çektiği gibi direksiyonu sağa kırdı.İki araç birbirine o kadar yakın geçti ki,mercedesle arasındaki mesafeyi kumpaslar bile ölçemezdi belki.Mucize gibi bir kurtuluş gerçekleşti.Ailecek yok olmalarına ramak kalmıştı.Anlık bir refleksle kafa kafaya çarpışmayı önlemişti.Arabayı sağa çekip durdular.Yaşadıklarına inanamıyorlardı.Kimsenin konuşacak mecali kalmamıştı.Sinirler boşalmış,dizlerinin bağı çözülmüştü.O zaman onbeş yaşlarındaki büyük oğul,baba ne yaptın diye feryat etti.Adam birşey söyleyecek durumda değildi.

Oğlum nasıl anlatayım ki dedi.Şurda bir çay içelim sonra anlatırım.Elbette bunları onların anlamasına daha zaman vardı.Duyguların karmaşası içinde çaylarını yudumlayıp,evlerinin yolunu tuttular.

Hayat her zaman çelişkilerle doludur.Önemli olan biz bu çelişkileri görebiliyormuyuz.
Ramazan Işık




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşünceleriniz benim için önemlidir. Katkılarınız için teşekkür ederim.