20 Mart 2009 Cuma

BONCUK




Boncuk bizim kızımız.Hayatı bir romana konu olacak kadar maceralı.Bir o kadar da dramatik.Onun yaşam öyküsüne başlamadan önce bizdeki kedi sevgisini biraz anlatmalıyım.
Çocukluğum kedilerle kardeş gibi yaşayarak geçti. Babaannem, ben ve bir de kedimiz. Hayatımızın rengi, neşesi idi onlar. Kedileri kucağıma almadan yatmak bir eksiklikti benim için. Halen de öyle ya. Yediklerimi illa onlarla paylaşmalıyım. Yoksa hayatın tadı mı olur.

Çok sayıda kedimiz oldu. Bazılarının isimlerini hatırlıyorum.
Bembeyaz bir kedimiz vardı. Küçücük bir şeydi. Yavru iken alıp büyütmüştük. Adını Pamuk koyduk. Pamuk öldüğünde evde yas vardı.
Arkasından Arap geldi. O da yavru olarak geldi evimize. Simsiyahtı. Ama kelimenin tam anlamı ile simsiyah. Sadece dişleri ve gözlerinin akı beyazdı. Öyle tüyleri vardı ki, çoğu koyunda o kadar uzun tüy göremezsiniz. Kucağımıza alınca yastık gibiydi. Uzun yıllar bizimle yaşadı. Toros Dağları'nın başındaki bir yaylaya gece konaklamalı ziyarete gitmiştik. Arap akşam tuvalet için dışarı çıkmıştı. Bekledik gelmedi. Sabah aileden biri aşağıdaki havuzun içinde kocaman bir kuzunun boğulmuş olduğunu söyledi. Koşup gittik. Maalesef bizim Arap havuzun içine düşmüş. Sulama amaçlı olarak yapılmış olan beton havuz derin olduğu için çıkamamış. Yardımına gelen olmayınca orada boğulmuş. Görenler uzun tüylerinden dolayı O’nu kuzu sanmışlar. Ailenin üzüntüsünü anlatmaya gerek yok tabii. Yas uzun sürdü. Ancak yeni bir kedi bu acıyı biraz hafifletebildi.

Sayısını hatırlayamayacağım kadar kedimiz olmuştur. Kedilerle beraber yaşamaktan her zaman mutlu olduk. Kedisiz bir hayat sanki eksik gibi gelir bana. Ailemin diğer üyeleri de benden ileri gitmişlerdir bu konuda.
Son olarak ailemizin bir üyesi olan BONCUK var hayatımızda. O'nun hayatı roman olacak kadar maceralı devam ediyor. Kısacık yaşamına ne acılar girdi zavallının. Haliyle bizi de o acılara ortak etti.
Boncuk İstanbul da yaşayan bir ailenin doğum yapmış kedisinin kızı olarak dünyaya geldi.Aile bu yavruya sahip aramak için internette ilan vermiş.Eskişehir de okumakta olan oğlum bu ilanı görünce bu kediye kendisinin bakabileceğini e maille aileye bildirip mesajlaşmışlar.Boncuk böylece yeni sahibine verilmek üzere yola çıkmış.Sahibi trenle İstanbul’dan Eskişehir’e Bocuk u getirmiş.Oğlumu tanıyıp O’nun bu yavruya bakabileceğine güvendikten sonra mamasını, kumunu, parfümünü, şampuanını ve diğer eşyalarını da teslim edip bırakmış. Asıl macera da o zaman başladı işte. Oğlumun ev arkadaşları bu yavruya O’nun evde olmadığı zamanlarda işkence sayılabilecek sıkıntılar yaşatmışlar. Poşetin içine koyup yuvarlamalar, sıkıştırmalar vs. Oğlum eve gelip kedideki sıkıntıyı anlayınca bu insanlarla olan ev arkadaşlığına son verdi. Boncuk’u alıp bize getirdi. Yavru mutlu yaşamaya başladı. Sadece kuru mama yiyor. Başka hiçbir şeye bakmıyor. Şanssızlıklar peşini bırakmadı.Yedinci kattaki evimizin penceresinden aşağı düştü. Mermer parçasına ayağını çarpmış. Sol ön ayağı kırıldı. Üç gün komada kaldı. Veteriner kontrolünde tedavisi devam etti. Komadan çıktıktan sonra ayağını sardık. Kırığı iyileşti. Gırnav olmaya başladı. Yavru yaparsa işimiz zordu. Kısırlaştırılması gerekti. Bu arada bizimle birlikte seyahatler yapıyor. Gittiğimiz her yere götürüyoruz. Yurdumuzun yarısını bizimle gezdiğini söylesem yalan olmaz. Ankara Veterinerlik Fakültesinde kısırlaştırdık. Yaramaz, dikişini yalayıp patlattı. Tekrar dikiş attırdık. Bu işlemler uzun sürdü. Sıkıntıyı onunla birlikte biz de çektik.
 Mut’ta bahçede oynamayı çok seviyor. Biz bahçe işlerinde çalışırken yanımızdan gitmiyor. O ağaçtan bu ağaca koşuyor. Bu arada bir akşam evden çıkmış, yoldan geçen bir mopetin altında kaldı. Arka ayağının derisi boydan boya sıyrıldı. Doğrusu bu yaranın hiç iyileşemeyeceğini sanıyordum. Bir ay gibi uzun bir süre de bu yaranın iyileşmesi için çaba harcadık. Özel merhemler yapıp gün aşırı pansumanını yaparak o sıkıntıyı da atlattık. Şimdi gözümüz gibi korumaya çalışıyoruz. Buna rağmen Ankara da da yedinci katta düşmesine engel olamadık, serçe kuşlarını kovalayacağım derken. Bereket bu sefer altında bir çam ağacı vardı da, ağacın dalları onu korudu.
Şimdi Boncukla mutlu hayatımıza devam ediyoruz.
Herkese mutlaka bir hayvan beslemelerini, özellikle de kedi beslemelerini tavsiye ederim. Hayatın sıkıntılarını unutursunuz. Bir can yoldaşınız olur. Hayatı paylaşırsınız. Mırın mırın yanınıza yaklaştığında dünyalar sizin olur. Hayat nedir ki aslında. Mutluluk işte bu. Yunus Emre ne demiş , ”Yaradılanı severiz, yaradan dan ötürü”.


Ramazan Işık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşünceleriniz benim için önemlidir. Katkılarınız için teşekkür ederim.